Kuruluş ve Amaçlar
Kanserli Çocuklara Umut Vakfı (KAÇUV), 2000 yılında çocukları tedavi görmekte olan aileler ile hekimlerinin bir araya gelmeleriyle kuruldu. Vakıf, çocukların tedavi süreçlerinde aileleri ile birlikte ücretsiz konaklayabilecekleri Aile Evleri ile hizmet vermektedir. Aile Evleri’nde psikolojik, sosyal, fiziksel ve tıbbi açıdan yaşam kalitelerini artıracak etkinlikler ve projeler yürütülmektedir. KAÇUV Aile Evleri’nin yanı sıra; İstanbul’da bulunan 5 serviste gönüllüler ile psiko-sosyal etkinlikler, 4 serviste de psikolojik destek çalışmaları devam etmektedir. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Hematoloji Onkoloji Servisinde başlayan destek faaliyetleri, bugün Türkiye’deki 22 farklı şehirde bulunan 41 servise ulaşmıştır.
Vizyon
Türkiye’de kanserli çocukların tedavilerine çocukluk çağına uygun, eşit bir erişimin sağlandığı fiziksel ve tıbbi koşullar sunan; bu sürecin gerektirdiği tüm psikolojik ve sosyal gereksinimlerin sağlandığı bir sağlık kapasitesinin oluşmasıdır.
Misyon
• Kanser tedavisi gören çocuk, ailesi ve yakın çevreleri için fiziksel ve tıbbi açıdan yaşam kalitelerini artıracak gereksinimlerin sağlanması,
• Çocukların tedavi süreçlerini destekleyecek psikolojik ve sosyal etkinliklerin yürütülmesi,
• Çocukların tedavi süresince eğitim hakkından mahrum kalmamaları,
• Eğitimler aracılığıyla ebeveyn bilinçlendirmesi,
• Aile Evleri destekleriyle aile bütünlüğünün ve tedavinin devamlılığının sağlanması,
• Tedavi sürecinde önemli bir aktör olan sağlık personelinin motivasyonunun sağlanması,
• Sağlıklı bireylere yönelik farkındalık çalışmaları ile halk sağlığına yönelik önleyici çalışmalar gerçekleştirilmesi.
Çocukluk Çağı Kanserleri
Kanser, vücutta bir dokunun anormal şekilde çoğalması sonucu ortaya çıkan, çıktığı dokuyu harap eden, çevreye ve uzak dokulara da yayılabilen habis bir hastalıktır. Çeşitli organlardaki hücrelerin çoğalması sonucu o organa ait tümörler ortaya çıkmaktadır.
Birçok başka hastalıkta olduğu gibi kanserin de çeşitli tipleri vardır. Örneğin gözün retina tabakasında oluşan tümöre retinoblastoma, karaciğerden çıkan tümörlere de hepatoblastoma ve hepatokarsinoma adları verilir. Kan hücrelerinin çoğaldığı kanser tipine ise lösemi (kan kanseri) adı verilmektedir.
Kanser bulaşıcı veya anne babadan geçen bir hastalık değildir. Nadir ailevi kanserler varsa da bunların sayısı azdır.
Nedenleri
Kanserin birçok türünün nedeni henüz saptanamamış olmasına karşın bazı kanser türlerinin oluşumunda genetik, çevresel ve bireysel unsurların rol oynadığı bilinmektedir. Başlıca nedenler:
- Radyasyon, asbest, benzen vb. maddelere (kimyasallar) maruz kalmak
- Sigara ve alkol kullanımı
- Genetik nedenler ve kansere uygun zemin hazırlayan hastalıklar (nörofibromatozis vb. gibi)
- Bağışıklık sisteminin yetersizliği
- Güneş ışınları
- Böcek ilaçları
Belirtileri
Ateş, halsizlik, solunum sorunları, öksürük, boyunda veya koltuk altında bezeler, yumrular, bacak ağrısı, baş ağrısı, kusma, ani çıkan bir dengesizlik veya şaşılık, idrarda kanama kanser belirtisi olabilir.
Kanserden Korunma
Kanserden korkmak yerine kanserden korunmak için yapmamız gerekenler olduğunu unutmamalıyız.
- Hormonlu besin tüketmeyin.
- Sigarayı bırakın, sigara içilen ortamda bulunmamaya özen gösterin.
- Taze meyve ve sebzeyi bol bol tüketin.
- Yaşınız 50 ve üzerinde ise kırmızı et tüketiminizi azaltın ama vejetaryen olmayın, haftada en az 4 gün kırmızı et tüketin. Diğer günler balık, tavuk, makarna, bezelye, mercimek, bakliyat yiyin. Dondurulmuş besinleri tercih etmeyin.
- Her gün veya haftada birkaç gün düzenli spor yapın.
- Ailenizdeki kanser riskini araştırın ve bu kanserlere yönelik tetkikler ile tedbir alın.
- Hepatit B aşısı olun, virüs hastalıklarından korunmaya özen gösterin.
- Böcek ilaçlarından uzak durun.
- Çok alkol, çok ilaç tüketmeyin ve güneş ışınlarından kendinizi koruyun.
- Yılda bir mutlak doktor kontrolünden geçin.
- D vitamini düzeyinizi ölçtürün, eksik ise D vitamini doktor kontrolünde alın.
- Kanser belirtilerine dikkat edin. Memede veya vücutta herhangi bir yerde yumru ve beze, aşırı solukluk veya halsizlik, geçmeyen kemik ağrısı, eklem ağrısı, aşırı iştahsızlık, kilo kaybı, düzelmeyen bir öksürük, ses kısıklığı, nefes almada güçlük, bağırsak hareketlerinde değişiklik, kabızlık, ishal veya kanama, idrarda kanama, yutma güçlüğü, hazımsızlık, karın şişliği, vücutta morarmalar, nokta kanamalar.
Yanlış Beslenme
Önlenebilir kanserlerin bir kısmı beslenme biçimi ile de ilişkili bulunmuştur. Örneğin; dengesiz beslenmeler, özellikle kırmızı etin aşırı tüketimi yaşlılarda kalın bağırsak kanseriyle ilişkilendirilmektedir. Ancak çocuklar için kırmızı et protein ve demir kaynağı olarak çok önemli bir besindir ve diyetten çıkarılması düşünülemez; bu nedenle kırmızı etin yanı sıra balık ve yeşil sebzelere de ağırlık verilmelidir. Besinlerde lifli gıdaların tercih edilmesi yaşlılıkta kalın bağırsak kanserini azaltmaktadır. Dışarıdan vitamin desteği yerine, vitaminleri doğal yoldan yani taze sebze ve meyvelerden alınmasının vücudumuzun gereksinimi olan maddeleri de sağladığı düşünülmektedir. Bu nedenle beslenme alışkanlıklarımızda, olabildiğince hormonsuz, doğal bitki ve meyvelere ağırlık vermek doğru olacaktır.
Sigara
Kanserin kesinlikle önlenebilir olan ve en başta gelen nedeni sigaradır. Akciğer kanserlerinin %90’ından sorumlu olan sigara ağız, yutak, gırtlak, karaciğer, kalın bağırsak, böbrek, idrar yolları, prostat ve kadın yolları kanserlerinin üçte birinde suçlanmaktadır. Anne babalarının içmesi sonucunda, böyle kuvvetli bir kanser etkeni olan sigaraya pasif olarak maruz kalan çocuklar da riske girmektedir.
Alkol
Alkoliklerde kanser riskinin arttığı kesindir. Baş-boyun, yutak, gırtlak, yemek borusu, mide, karaciğer ve pankreas kanserleri alkol tüketimine paralel artmaktadır. Hem alkol, hem sigara tüketenlerde gırtlak kanseri oranı, bunları içmeyen normal toplumdan 100 kez daha fazladır.
Stres
Stresin de kansere zemin hazırladığı söylenmektedir. Stresin en azından alkol, sigara ve besin tüketimini artırdığı bir gerçektir. Stresten uzak kalmak sağlıklı yaşam tarzını benimsemek ile bir oranda mümkün olabilir. Aile ve arkadaş bağlarını ve desteğini kuvvetli tutmak da stres ile baş etmenin bir yoludur.
Hareketsizlik ve Obezite
Egzersizin kalın bağırsak kanserini önlediği ABD’de istatistiksel araştırmalarda gösterilmiştir. Burada söz konusu olan egzersiz ağır bir egzersiz değil, hızlı tempolu yürüyüş, jimnastik, yüzme veya merdiven çıkma gibi egzersizlerdir. Haftada 2-3 kez en az 20 dakika yapılmalı ve yaşam biçimi olarak sürekli olmalıdır.
Kanserojen Katkı Maddeleri
Katkı maddelerinin kanserojen etkileri üzerinde yapılmakta olan araştırmalar devam etmektedir ve bazı katkı maddelerinin kanserojen etkisi olduğu kanıtlanmıştır. Doğru olan, mümkün olduğunca katkı maddelerinden uzak durarak doğal besinler tüketmektir. Sağlıklı yaşam için her hangi bir gıda maddesi satın almadan önce ambalajının üzerinin dikkatlice okunması önerilmektedir.
Çocuklarda kanser erişkinlere oranla 100 kat daha az görülür. Bir başka deyişle, tüm kanserlerin sadece % 2-4’ü çocuklarda görülmektedir. Her yıl 1 milyon çocuktan 120’sinde kanser gelişmektedir. Çocukluk çağı kanserleri en sık ilk 5 yaşta ve 10-15 yaş döneminde ortaya çıkmaktadır.
Çocukluk Çağı Kanserlerinin Dağılımı
Lösemiler % 30
Lenfomalar % 20
Sinir Sistemi tümörleri % 10-15
Nöroblastom % 7-8
Wilms tümörü % 6-7
Rabdomyosarkoma % 5-6
Kemik tümörleri % 4-5
Germ hücreli tümörler % 3-4
Retinoblastoma % 2-3
Karaciğer tümörleri % 1
Türkiye’de ve dünyada çocukluk çağında görülen kanserlerin % 30’unu lösemi oluşturur. Geri kalan % 70 içinde, ülkemizde ikinci sırada lenf bezi kanserleri (Hodgkin ve Hodgkin-dışı lenfoma) yer almaktadır. Bunları sırasıyla sinir sistemi tümörleri, nöroblastoma, Wilms tümörü ve yumuşak doku sarkomaları (rabdomiyosarkoma) izlemektedir. Kemik, deri, göz ve karaciğer tümörleri ise çocuklarda daha nadirdir.
İyileşme Oranları
Çocuk kanserlerinin özelliklerinden biri, çok hızlı çoğalan ve büyüyen kanserler olmalarıdır. Birkaç hafta içinde hızla büyüyüp belirgin hale gelirler. Hızlı büyüdükleri için de ilaç tedavisi (kemoterapi) ve ışın tedavisine (radyoterapi) duyarlıdırlar. Bu nedenle çocuk kanserlerinin üçte ikisi tamamen şifa bulmaktadır. Çocuk kanserlerinde genellikle cerrahi, ışın ve ilaç tedavileri birlikte kullanılır. Genellikle tedavinin kesilmesinden sonra 2-3 yıl geçmiş ve kanser tekrarlamamışsa hasta tamamen iyileşmiştir.
1960’lı yıllarda % 5’i iyileştirilebilen çocukluk çağı lösemilerinin günümüzde % 75-80’i şifa bulmaktadır. Bezelerin habis hastalığı olan Hodgkin hastalığı % 90, Hodgkin-dışı lenfoma hastalığı % 75 oranında iyileşmektedir. Kemik tümörü olan osteosarkoma ve Ewing sarkoma erken yakalanmışsa % 60, böbrek tümörü Wilms ise % 90 oranında iyileştirilebilir.
Çocukluk Çağı Kanserlerinde İyileşme Oranları
ALL(*) % 80-90 (standart risk) % 70-80 (orta risk)% 40-50 (yüksek risk)AML(**) % 35-55 Hodgkin % 90Hodgkin-dışı lenfoma % 80Retinoblastoma % 90Nöroblastoma % 50Wilms tümörü % 90Osteosarkoma % 70 Rabdomyosarkoma % 70Ewing Sarkoma % 65(*) Akut lenfoblastik lösemiler (ALL) kemoterapi ile tedavi edilir. % 10’una kemik iliği transplantasyonu (KİT) uygulanır. (**) Akut myeloblastik lösemilerin % 50’si kemoterapi ile tedavi olur, diğer % 50’de kemoterapiye ek olarak kemik iliği transplantasyonu (KİT) uygulanır.
Nedenleri ve Korunma
Erişkin kanserlerinde olduğu gibi çocukluk kanserlerinde de yapısal ve çevresel nedenlerin rol oynadığı bilinmektedir. Ailevi yatkınlık, doğumsal hastalıklar, doğumsal anomaliler, gen bozuklukları, bağışıklık sistemi bozuklukları başlıca yapısal nedenlerdir. Çevresel nedenler arasında ise; fizik (radyasyon), kimya (ilaç, endüstri tarım ürünleri), virüsler ve beslenme gibi faktörler yer almaktadır. Akraba evlilikleri çocukluk çağı kanserlerinde önemli bir faktör olduğundan, korunmanın başlıca yollarından biri akraba evliliklerinin önlenmesidir.
Kanser ve yanı sıra pek çok hastalık açısından, doğum anından itibaren çocuğun güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olması için gereken tedbirlerin ihmal edilmemesi gerekir. Bunların başlıcaları doğru beslenme, temizlik ve çocukluk aşılarıdır.
Erken Teşhis
Erişkinlerde olduğu gibi çocuklarda da erken tanı çok önemlidir.
- Çocukta beze, kansızlık, karın şişliği, herhangi bir dokuda anormal bir büyüme fark edildiğinde derhal hekime başvurmalı ve nedeni araştırılmalıdır.
- Hastada solukluk, deride nokta kanamalar veya morluklar, halsizlik, yorgunluk, kemik ağrısı gibi belirtiler varsa; dalağı ve karaciğeri, bezeleri büyümüşse akla öncelikle lösemi gelmelidir. Bu durumda hemen bir kan tetkiki ve kesin tanı için gerekiyorsa kemik iliği tetkiki yapılır.
- Lenf bezi büyümelerine ateş, gece terlemeleri, halsizlik, kilo kaybı, kaşıntı gibi belirtiler eşlik ediyorsa, Hodgkin hastalığı düşünülmelidir. Tanıya, lenf bezinden biyopsi yapılarak gidilir.
- Küçük çocuklarda ağrısız bir karın kitlesi, deri altında küçük şişlikler (nodül), öksürük veya ateş, solukluk, gözlerin tek veya çift taraflı öne fırlaması ve göz çevresinde morluk gibi belirtiler, kemik ağrıları varsa nöroblastoma adı verilen böbreküstü bezinden veya sempatik sinir sisteminden kaynaklanan bir tümör akla gelir. Tanıya biyopsi veya kemik iliği tetkiki, idrarda vanil mandelik asit testi (VMA testi) ile gidilir.
- Ağrısız karın kitlesi veya nadiren karın ağrısı ve karında şişlik, idrarda kan, gözün renkli tabakası irisin yokluğu gibi belirtiler küçük bir çocukta böbrek tümörünü (Wilms tümörü) düşündürmelidir. Tanı, görüntüleme yöntemleri (MR veya BT) ve biyopsi ile konur.
- Karaciğer bölgesinde şişlik, sarılık, bulantı, kusma, kilo kaybı gibi belirtiler ise karaciğer tümörünü akla getirmelidir. Bu durumda kanda alfa-fetoprotein (ALP) denen bir madde yükselmiş olarak saptanacaktır. Tanı biyopsi ile konur.
Tedavi
Cerrahi
Çocuk kanserlerinde cerrahi yöntemler genellikle tümör kaynaklandığı organ içinde sınırlı ise tümörün çıkarılması şeklindedir. Ancak tümör çıkarılamayacak büyüklükte ise veya başka dokulara yayılma yapmış ise (metastaz) bu durumda tümörden biyopsi almakla yetinilir ve öncelikle kemoterapi uygulanarak tümör ve/veya metastazları bu yol ile yok edilmeye çalışılır. Tümör küçülüp, metastazlar kaybolduktan sonra tümör kalıntısı cerrahi olarak çıkarılır.
Kemoterapi
Kemoterapi belirli aralıklarla kemoterapi ilaçlarının ağız veya damar yolu ile verilmesiyle yapılır. Bazen ilaçlar omurilik içine ya da beyin-omurilik sıvısı içine de verilebilir; buna intratekal tedavi denir.
Kemoterapi süreleri uygulanan tedavi şemalarına göre farklılıklar gösterir. 2-3 günden 7-8 güne değişen sürelerde, blok halinde ilaçların birlikte kullanımı söz konusudur. Kemoterapinin süresi genellikle 6 ay ile 2 yıl arasında değişir.
Kemoterapide kullanılan ilaçların bazı yan etkileri olmaktadır ancak bu etkiler geçicidir ve bir takım ilaçlarla başarılı bir şekilde önlenebilmektedir. Kemoterapi döneminde çocuk oldukça halsiz olur, ayrıca bulantı, kusma, kemik ağrıları görülebilir. Kemoterapinin dıştan fark edilen en belirgin yan etkisi ise saçların dökülmesidir. Çocuklara, tedavileri biter bitmez saçlarının hemen çıkmaya başlayacağı bilgisi verilmelidir.
Kemoterapinin bir etkisi olarak enfeksiyon riski arttığından bu dönemde hijyen çok önem kazanmaktadır. Genellikle okul çağı çocukların bir süreliğine okuldan uzak kalmasında yarar vardır. Ancak kemoterapi kürü hafif, çocuğu fazla sarsmayan bir tedavi ise okula gitmesine sakınca yoktur.
Radyoterapi
Radyoterapi, tümörün bulunduğu alana doğrudan ışın verilmesi şeklinde uygulanan tedavi şeklidir. Radyoterapi çocuklarda mümkün olduğu kadar az kullanılır, özellikle büyüyen vücutlarda gelişme bozukluklarına yol açabileceğinden zorunlu durumlar dışında ilk tercih edilen tedavi değildir. Okul saatleri ile uyum sağlandığı takdirde, radyoterapi döneminde sonra çocuğun okula gitmesinde bir sakınca yoktur.
Tedavi Sonrası Takip
Genellikle tümörlerin büyük çoğunluğunda tedavi kesiminden sonraki 2-3 yıl nüks (tekrarlama) açısından riskli dönemdir. Bir nüksü erken yakalamak tedavisinde başarı şansını artırabilir. Bu dönemde, aylık veya 2-3 aylık aralar ile hekime görünmek, kan ve görüntüleme tetkiklerini yenilemek gerekir.
Ayrıca nüks riski geçtikten sonra tiroid bezi yetersizliği, boy kısalığı, adet düzensizlikleri, kalp kası, böbrekler, işitme sorunları ya da psikolojik bozukluklar gibi tedaviye bağlı olarak ortaya çıkabilen geç yan etkilerle savaşmak ve gerekirse bunları tedavi etmek için de takip gerekebilir.
Çevresel Faktörleri
Çevresel koşulların insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri bilinen bir gerçektir. Çevresel faktörlerin iyileştirilmesi hem bugünün çocuklarının hem de geleceğin yetişkinliklerinin daha sağlıklı bir yaşam sürmeleri ile doğrudan ilgilidir. Çözümlerin başında bireylerin çevrenin önemi hakkında bilinçlenmesi gelmektedir.
Kanserli Çocuklara Umut Vakfı
Adres:Harbiye Mah. Cumhuriyet Cad. Beşler Apt. No:44 Kat: 2 D:2 Elmadağ Şişli / İSTANBUL
Telefon: 0 212 291 31 10
Fax: 0 212 267 21 44
E-Posta: bilgi@kacuv.org